21 Eylül 2015 Pazartesi

Yolumuz, Doğru Yoldur

Pravda Gazetesi'nin haberine göre, Batı Avrupalı işçilerin 21 Haziran 1919 günü beklenen grevi, başarılı olamadı; ihtimaldir ki, Avrupalı işçiler, bu konuda kendi menşeviklerini dinlemiş ve grevden vazgeçmişlerdir. Avrupalı işçilerin kendi burjuvaları ile aynı yolu takip ettiklerini zaten biz eskiden beri biliyoruz. Gerçekten de...

İngiliz, Fransız, Amerikan ve İtalyan burjuvazileri, herkesin gözlerinin önünde Almanya, Türkiye ve Avusturya'yı talan etmekle uğraşıyor. Rusya'daki devrimi bastırmak için de Rus burjuvazisine ve Rus toprak ağalarına açıkça destek veriyor. Kolçak'ın, Denikin'in alçaklıklarını görerek Sovyet Hükümeti'ne karşı mücadele etmeleri için onlara silah ve para yardımında bulunuyor. Fakat, bütün bunlara rağmen İngiliz, Fransız ve İtalyan işçiler, bugüne kadar kendi burjuvalarının gırtlaklarına sarılamadılar. Onları, dünya devrimine karşı mücadeleyi durdurmaya zorlayamadılar. Evet... Avrupalı işçilerin bir kısmı mücadele ediyor, grev de yapıyor. Fakat, bu grevlerin büyük bir çoğunluğu ücret artışı veya bıyık bırakma izni gibi konularla ilgili. Bu isteklerin yerine getirilmesi de İngiliz ve Fransız burjuvazileri için hiç de zor bir şey değil. Çünkü, bununla hiçbir şey kaybetmiyorlar. Yeter ki Hindistan, Küçük Asya, Arap ülkeleri, Mısır,  Marakeş,  İran ve diğer sömürgelere bir şey olmasın!... Buna göre de hiçbir şey değişmiyor. Görüyoruz ki, Bukharin'in, rahmetli Sverdlov'un ve Avrupa devriminin hemen başlayacağını ümit eden ve bekleyen diğer 'sol' bolşeviklerin dikkat odağı olan Batı Avrupa, her şeye rağmen kendi yoluna devam ediyor. Rusya devriminin hayatiyet kazandırmasını Batı Avrupalı işçilerin devrim hareketine koşullandıran 'Avrupalı' komünistlere bunu anlatıyoruz. Elbette ki, Avrupalı işçilerin ezilenlerin devrimsel hareketine entegre edilmelerine diğer bir deyişle İngiltere, Fransa, Amerika ve İtalya'daki işçilerin sınıfsal mücadelesine büyük önem verilmesi gerekmektedir. Ne var ki, tüm dikkatlerin bu noktalarda yoğunlaştırması yanlıştır. Bizce, başlıca dikkatin Doğu'ya, Avrupa sermayesinin baskısı altında inleyen ve bir türlü kurtulamayan ülkelere odaklanması gerekmektedir. Doğu ülkelerine yaklaşımlarda, Parti'nin VII. Kongresi'nin eskiden bu yana ezilmekte olan Doğulu halkların kurtuluşu doğrultusunda göstermiş olduğu olanakların genişletilmesi zorunludur. Kendi ayaklarının üzerine basabilmeleri için Tatarlara, Başkurtlara, Kırgızlara, Türkistan ve Kafkas müslümanlarına bir an önce yardım edilmesi gerekmektedir. Bu halkları organize ederek, bütünleştirerek ve silahlandırarak İran ve Afganistan üzerinden, onların devrimci güçleri ile bir arada, Türkiye'ye Arap ülkelerine Hindistan'a yönlendirmek gerekir ki, buraları Avrupa sermayesinin elinden kurtarsınlar. Dünya devriminin bir tek yolu vardır. Biz Doğulu Bolşevikler, bu yolu gösteriyoruz. Daha net bir şekilde ifade edecek olursak, her şeyden önce Doğu ülkelerini kudretli Avrupa sermayesinin elinden kurtarmak ve bu sermayeyi hammaddeden mahrum bırakmak gerekir. Ancak bundan sonra İngiltere, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinin işçileri kendi burjuvazilerinin gırtlaklarına sarılabilecekler ve ancak bundan sonra bu ülkelerde devrim başlayabilecektir. Avrupa sermayesinin istismar etmekte olduğu ulusları ayağa kaldıramazsak, onlara ruh veremezsek ve bu sermayenin bizzat da kendisine karşı mücadele etmeleri için silahlandıramazsak, dünya devrimi başlayamayacaktır. Emperyalizmi, yani bir halkın diğer bir halk tarafından istismar edilmesini ve kapitalizmi bitirmek tüm dünyada sosyalizmi kurabilmek için ilk önce ezilen Doğulu halkları silahlandırmak gerekmektedir. Devrimi uluslararası kılabilmek için tek bir sloganı rehber edinmişiz ve bugün bunu herkes iyice işitsin diye yüksek sesle haykırıyoruz: RUSYA'DA BAŞLATILMIŞ OLAN DEVRİM CEPHESÎNÎ BİR AN ÖNCE DOĞU ÜLKELERİNE KAYDIRMAK GEREKİR, ZİRA ONUN ESAS YERİ ORASIDIR!  SOVYET HAKİMİYETI'NİN AVRUPA'YA UZANAN DOĞRUDAN YOLU, DOĞU DÜNYASI'NDAN GEÇMEKTEDİR!

* (Kızıl Armiya Gazetesi, 28 Temmuz 1919, sayı 10 (Halit Kakınç bu makaleyi KGB Arşivleri’nden çıkartmış ve Türkçe’ye çevrilmesini sağlamıştır.) Alıntı ULUSAL DERGİSİ, 5/6 KIŞ/BAHAR 1988 sayısından alınmıştır.

Sultangaliyev

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder